ikRa
Active member
“62 Çekmek” Ne Demek? Bir Efsane, Bir Gerçek, Bir Kalp Hikâyesi
Selam dostlar, bu gece sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Belki de birçoğunuz “62 çekmek” lafını Ekşi Sözlük’te, Twitter’da ya da bir arkadaş sohbetinde duydunuz. Kimi “yandım bittim” derken kullanıyor, kimi “artık dayanacak halim kalmadı” derken. Ama işte her kelimenin, her deyimin ardında bir hikâye vardır. Benim anlatacaklarım da o hikâyenin ete kemiğe bürünmüş hâli.
Bu, iki insanın –biri akıl, biri kalp tarafını temsil eden iki dostun– “62 çekmek” lafının ne demek olduğunu kendi hayatlarında öğrenme hikâyesi. Çünkü bazen bir söz, bir deyimden fazlasıdır. Bazen bir dönüm noktasıdır.
---
Başlangıç: Bir Akşamüstü, Bir Mesaj, Bir Hissizlik
O akşam forumun “ilişkiler” başlığında, herkes bir şey yazıyordu. “62 çekmek” başlığı yeni açılmıştı. Kimi “şanssızlık” dedi, kimi “melankoli”. Ama içlerinden biri, Serkan, uzun uzun yazdı:
> “62 çekmek, hayatın sana birdenbire sessizliği dayattığı andır. Ne ağlayabiliyorsun, ne gülebiliyorsun. İçinde bir tel kopuyor ama sesi çıkmıyor.”
Serkan, 34 yaşında bir mühendis. Hayata sayılarla, planlarla, mantıkla yaklaşan biri. “Çözülmeyen problem yoktur” derdi hep. Ama o akşam, mesajının sonuna şu cümleyi eklemişti:
> “Sanırım ben de 62 çektim bugün.”
Aynı başlıkta Elif de vardı. 29 yaşında, psikolog. Empatisiyle, sezgileriyle, insanların duygularını bir bakıştan anlayan biri. Onun cevabıysa sessizce yumuşatıyordu o kırgın cümleyi:
> “Belki de 62 çekmek, ruhun seni bir süre yalnız bırakma hakkıdır Serkan. Belki de dinleniyorsundur, yıkılmıyorsun.”
Ve işte o an başladı hikâye. Bir forum başlığının içinde, iki yabancı arasında, iki farklı dünyanın “ortak kayıp” dili oluştu.
---
Bir Sayının Hikâyesi: 62 Çekmek Nereden Geliyor?
Ekşi Sözlük’te “62 çekmek” deyimi, aslında “hayatın sana attığı bir darbeden sonra, duygusal bir çöküş yaşamak” anlamında kullanılıyor. “62” rakamı, Erzurum plakası olarak doğmuş ama anlam, yol boyunca değişmiş. Zamanla “soğuk”, “sert”, “yürek burkan” olaylar için mecaz hâline gelmiş. “62 çekmek” demek, içini donduran bir anı yaşamak, ama yine de ayakta kalmaya çalışmak.
Forumlarda yazanlardan biri şöyle demişti:
> “62 çekmek, Erzurum soğuğu gibi, kalbinden girip orada çadır kuran o hissizliktir.”
Serkan bu yorumu okurken düşündü. Belki de kendi 62’sini işten atıldığı gün değil, Elif’in bir mesajını “görülmede” bırakmak zorunda kaldığında çekmişti. Çünkü bazen duygusal kopuş, mantığın tüm denklemlerini bozar.
---
Bir Stratejist ile Bir Empat’ın Kesişimi
Serkan için her şey planlı olmalıydı. Bir şey kırıldıysa, tamir edilirdi. Bir ilişki bitti mi, analiz edilir, çıkarımlar yapılır, bir sonraki sefer daha iyi davranılırdı. Ama Elif için duygular mekanik değildi. O, insanın kırıldığında bile içindeki sıcaklığı koruyabileceğine inanırdı.
Bir akşam, özel mesaj kutusunda Elif’ten bir not buldu:
> “Serkan, 62 çektiğini söylüyorsun ama hâlâ nefes alıyorsun. Demek ki içindeki sistem hâlâ çalışıyor. Belki biraz reset gerek.”
Serkan’ın yanıtıysa kısaydı:
> “Reset değil Elif. Belki de format.”
Bu mesajlaşma haftalar sürdü. Bir gün Serkan, Elif’e “gel bir kahve içelim” dedi. O akşam, bir kafenin köşesinde iki farklı bakış açısı birbirine karıştı: biri çözüm arıyor, diğeri anlam. Biri mantığın şemasını çizerken, diğeri kalbin pusulasını çıkarıyordu.
---
62’nin Kalpteki Karşılığı: Hissizlik mi, Dayanıklılık mı?
Elif, Serkan’a şöyle demişti o akşam:
> “Bence 62 çekmek, duygusuzlaşmak değil. Aksine, fazla hissetmekten yorulmak.”
Serkan düşündü. Hayatında ilk kez, bir matematik formülüne sığmayan bir tanımın güzelliğini fark etti. “62 çekmek”, aslında herkesin kendi içinde başka türlü yaşadığı bir haldi. Kimi için terk edilmek, kimi için annenin sessizliği, kimi için çocukluk fotoğrafında donmuş bir gülümsemeydi.
Bir ay sonra, Serkan bir gece forumda yeni bir başlık açtı:
> “62’den Kurtulmak.”
Elif yorum yaptı:
> “Belki de kurtulmak değil Serkan, 62’yi tanımak gerek. Çünkü o da senin bir parçan.”
---
Zamanla Değişen Anlamlar: Dijital Melankoli
Forumda “62 çekmek” artık bir kalıp değil, bir metafora dönüştü. İnsanlar ilişkiler, hayal kırıklıkları, başarısızlıklar, yalnızlıklar için bu deyimi kullanmaya başladı. “Bugün 62 çektim” diyen biri, aslında “bıktım ama hâlâ buradayım” diyordu.
Dijital çağın yalnızlığı, 62’yi modern bir duygusal şifreye çevirdi. Herkesin anlayacağı, kimsenin tam tarif edemeyeceği bir duygu. Tıpkı gece üçte uykusuz kalmak, ya da eski bir şarkıda boğazına düğüm oturması gibi.
Serkan ve Elif hâlâ o forumda yazıyor. Artık “ilişkiler” başlığında değil, “yaşam felsefesi” altında. Çünkü anladılar ki, 62 çekmek bir son değil. O bir geçiş: yeniden hissedebilmenin sessiz provası.
---
Forumdaşlara Mesaj: Sizin 62’niz Nedir?
Belki siz de “62 çekmişsinizdir” fark etmeden. Belki o an anneniz size “önemli değil” demiştir ama siz o sözü yıllarca kalbinizde taşımışsınızdır. Belki bir dost sessizce uzaklaşmıştır. Belki de siz, kendinizden uzaklaşmışsınızdır.
“62 çekmek” işte tam da budur: kalbiniz, ruhunuza yetişemediğinde hissettiğiniz o gecikme.
Şimdi forumdaşlar, size soruyorum:
Siz en son ne zaman “62” çektiniz?
Bir dostun gidişinde mi, bir şehrin sessizliğinde mi, yoksa kendi içinizdeki susturulmuş cümlede mi?
Yazın, paylaşın… Belki hepimizin 62’si, bir başkasının 06’sı olur: yeni bir başlangıcın plakası.
Selam dostlar, bu gece sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Belki de birçoğunuz “62 çekmek” lafını Ekşi Sözlük’te, Twitter’da ya da bir arkadaş sohbetinde duydunuz. Kimi “yandım bittim” derken kullanıyor, kimi “artık dayanacak halim kalmadı” derken. Ama işte her kelimenin, her deyimin ardında bir hikâye vardır. Benim anlatacaklarım da o hikâyenin ete kemiğe bürünmüş hâli.
Bu, iki insanın –biri akıl, biri kalp tarafını temsil eden iki dostun– “62 çekmek” lafının ne demek olduğunu kendi hayatlarında öğrenme hikâyesi. Çünkü bazen bir söz, bir deyimden fazlasıdır. Bazen bir dönüm noktasıdır.
---
Başlangıç: Bir Akşamüstü, Bir Mesaj, Bir Hissizlik
O akşam forumun “ilişkiler” başlığında, herkes bir şey yazıyordu. “62 çekmek” başlığı yeni açılmıştı. Kimi “şanssızlık” dedi, kimi “melankoli”. Ama içlerinden biri, Serkan, uzun uzun yazdı:
> “62 çekmek, hayatın sana birdenbire sessizliği dayattığı andır. Ne ağlayabiliyorsun, ne gülebiliyorsun. İçinde bir tel kopuyor ama sesi çıkmıyor.”
Serkan, 34 yaşında bir mühendis. Hayata sayılarla, planlarla, mantıkla yaklaşan biri. “Çözülmeyen problem yoktur” derdi hep. Ama o akşam, mesajının sonuna şu cümleyi eklemişti:
> “Sanırım ben de 62 çektim bugün.”
Aynı başlıkta Elif de vardı. 29 yaşında, psikolog. Empatisiyle, sezgileriyle, insanların duygularını bir bakıştan anlayan biri. Onun cevabıysa sessizce yumuşatıyordu o kırgın cümleyi:
> “Belki de 62 çekmek, ruhun seni bir süre yalnız bırakma hakkıdır Serkan. Belki de dinleniyorsundur, yıkılmıyorsun.”
Ve işte o an başladı hikâye. Bir forum başlığının içinde, iki yabancı arasında, iki farklı dünyanın “ortak kayıp” dili oluştu.
---
Bir Sayının Hikâyesi: 62 Çekmek Nereden Geliyor?
Ekşi Sözlük’te “62 çekmek” deyimi, aslında “hayatın sana attığı bir darbeden sonra, duygusal bir çöküş yaşamak” anlamında kullanılıyor. “62” rakamı, Erzurum plakası olarak doğmuş ama anlam, yol boyunca değişmiş. Zamanla “soğuk”, “sert”, “yürek burkan” olaylar için mecaz hâline gelmiş. “62 çekmek” demek, içini donduran bir anı yaşamak, ama yine de ayakta kalmaya çalışmak.
Forumlarda yazanlardan biri şöyle demişti:
> “62 çekmek, Erzurum soğuğu gibi, kalbinden girip orada çadır kuran o hissizliktir.”
Serkan bu yorumu okurken düşündü. Belki de kendi 62’sini işten atıldığı gün değil, Elif’in bir mesajını “görülmede” bırakmak zorunda kaldığında çekmişti. Çünkü bazen duygusal kopuş, mantığın tüm denklemlerini bozar.
---
Bir Stratejist ile Bir Empat’ın Kesişimi
Serkan için her şey planlı olmalıydı. Bir şey kırıldıysa, tamir edilirdi. Bir ilişki bitti mi, analiz edilir, çıkarımlar yapılır, bir sonraki sefer daha iyi davranılırdı. Ama Elif için duygular mekanik değildi. O, insanın kırıldığında bile içindeki sıcaklığı koruyabileceğine inanırdı.
Bir akşam, özel mesaj kutusunda Elif’ten bir not buldu:
> “Serkan, 62 çektiğini söylüyorsun ama hâlâ nefes alıyorsun. Demek ki içindeki sistem hâlâ çalışıyor. Belki biraz reset gerek.”
Serkan’ın yanıtıysa kısaydı:
> “Reset değil Elif. Belki de format.”
Bu mesajlaşma haftalar sürdü. Bir gün Serkan, Elif’e “gel bir kahve içelim” dedi. O akşam, bir kafenin köşesinde iki farklı bakış açısı birbirine karıştı: biri çözüm arıyor, diğeri anlam. Biri mantığın şemasını çizerken, diğeri kalbin pusulasını çıkarıyordu.
---
62’nin Kalpteki Karşılığı: Hissizlik mi, Dayanıklılık mı?
Elif, Serkan’a şöyle demişti o akşam:
> “Bence 62 çekmek, duygusuzlaşmak değil. Aksine, fazla hissetmekten yorulmak.”
Serkan düşündü. Hayatında ilk kez, bir matematik formülüne sığmayan bir tanımın güzelliğini fark etti. “62 çekmek”, aslında herkesin kendi içinde başka türlü yaşadığı bir haldi. Kimi için terk edilmek, kimi için annenin sessizliği, kimi için çocukluk fotoğrafında donmuş bir gülümsemeydi.
Bir ay sonra, Serkan bir gece forumda yeni bir başlık açtı:
> “62’den Kurtulmak.”
Elif yorum yaptı:
> “Belki de kurtulmak değil Serkan, 62’yi tanımak gerek. Çünkü o da senin bir parçan.”
---
Zamanla Değişen Anlamlar: Dijital Melankoli
Forumda “62 çekmek” artık bir kalıp değil, bir metafora dönüştü. İnsanlar ilişkiler, hayal kırıklıkları, başarısızlıklar, yalnızlıklar için bu deyimi kullanmaya başladı. “Bugün 62 çektim” diyen biri, aslında “bıktım ama hâlâ buradayım” diyordu.
Dijital çağın yalnızlığı, 62’yi modern bir duygusal şifreye çevirdi. Herkesin anlayacağı, kimsenin tam tarif edemeyeceği bir duygu. Tıpkı gece üçte uykusuz kalmak, ya da eski bir şarkıda boğazına düğüm oturması gibi.
Serkan ve Elif hâlâ o forumda yazıyor. Artık “ilişkiler” başlığında değil, “yaşam felsefesi” altında. Çünkü anladılar ki, 62 çekmek bir son değil. O bir geçiş: yeniden hissedebilmenin sessiz provası.
---
Forumdaşlara Mesaj: Sizin 62’niz Nedir?
Belki siz de “62 çekmişsinizdir” fark etmeden. Belki o an anneniz size “önemli değil” demiştir ama siz o sözü yıllarca kalbinizde taşımışsınızdır. Belki bir dost sessizce uzaklaşmıştır. Belki de siz, kendinizden uzaklaşmışsınızdır.
“62 çekmek” işte tam da budur: kalbiniz, ruhunuza yetişemediğinde hissettiğiniz o gecikme.
Şimdi forumdaşlar, size soruyorum:
Siz en son ne zaman “62” çektiniz?
Bir dostun gidişinde mi, bir şehrin sessizliğinde mi, yoksa kendi içinizdeki susturulmuş cümlede mi?
Yazın, paylaşın… Belki hepimizin 62’si, bir başkasının 06’sı olur: yeni bir başlangıcın plakası.