Tarihiyle, doğasıyla dikkat çektiği kadar sinema kültürüne katkılarıyla da ehemmiyet arz eden Gürcistan’a ışınlanıyoruz bugün. Hem kendi kültüründen izler taşıyan birebir vakitte dünya sinemasının nabzını yakalamayı başaran Gürcü sinemasından çıkmış birbirinden şahane 15 sineması sizler için derledik. Hazırsanız ayrıntılara geçelim;
Not: Sinema açıklamalarında Sinemalar.comve Beyazperde’den faydalanılmıştır.
1. Let It Snow – Stanislav Kapralov
Ölümcül Snowboard, snowboard yaparken yasak bir bölgeye girmeleriyle hayatları altüst olan Mia ve Max’ın öyküsünü mevzu ediyor. Mia ve Max, snowboard yapabilmek için merkezden uzakta bulunan bir tesise masraf. Otele girişi yaptıklarında resepsiyon vazifelisi Mia ve Max’a patikalarda gerçekleşen açıklanamayan ölümlerden bahsetse de ikili snowboard yapmaya kararlıdır. Lakin snowboard yaparken yasak bir bölgeye gizlice girdiklerinde Max apansız ortadan kaybolurken Mia’da bir kar motosikleti üzerinde bulunan maskeli birinin saldırısına uğrar. Artık onlar yalnızca tabiata karşı değil etrafındaki tehlikelere karşı da savaşmak zorunda kalır.
2. 27 Missing Kisses – Nana Dzhordzhadze
Evvelkilere hiç benzemeyen bir yazdı. Sybil sonbahar gelmeden Mickey’e yüz öpücük vereceğine kelam vermişti. Lakin oğlan kızı yalnızca 73 defa öpebilmişti. Bu güzel, romantik fakat hayal kırıklığı yaratan bir yazın hikayesidir ve Gürcistan ormanlarının derinliklerinde kaybolmuş hoş, romantik, küçük, sakin bir köy olan Karsnye Utki’de geçer. Burada enteresan beşerler yaşamaktadır ve ömür her vakit olduğu üzere votkayla desteklenerek yavaş ve inançlı bir halde akıp gitmektedir. Derken çok daha sıcak geçen, güneşin tutulduğu o yaz gelir. Yazla birlikte de 14 yaşında epey hoş, lakin arsız bir Lolita olan Sybil, yaz tatilini geçirmek için teyzesi Martha’nın yanına gelir. O ayrıldığında artık hiç bir şey eskisi üzere olmayacaktır… Daha birinci gününde Sybil eski gözlemevinin bekçisi, yalnız bir dul olan Alexander’e tutulur. Alexander 41 yaşındadır ve Sybil’in çabucak hemen aşık olunamayacak kadar küçük olduğunu düşünür. Birebir süratle, bu defa de Alexander’ın 14 yaşındaki oğlu Mickey Sybil’e tutulur…
3. The Search – Michel Hazanavicius
İkinci Çeçen Savaşı’nın yaşandığı 1999 yılında geçen sinemada, birbirlerine dokunan dört farklı hayatın öyküsü ela alınıyor. Küçük Hadji savaş sırasında Çeçen köyünde yaşayan bir çocuktur. Gözleri önünde anne ve babası öldürüldükten ve ablasını kaybettikten daha sonra Hadji de köydeki bir küme beşerle bir arada yollara düşer. Mülteciler daima birlikte köyden kaçarken küçük çocuk kendini kent merkezinde bulur. Carol ise Avrupa Birliği’nin Heyet Lideri olan başarılı bir bayandır. Bölgede bakılırsavli olan Carol, küçük Hadji ile kaçtığı yerde karşılaşır ve onu muhafaza altına alır. Bu sırada Hadji’nin ablası Raissa da tüm imkanlarıyla kardeşini aramaktadır. Öykünün bir başka kahramanı olan Kolia ise 20 yaşındaki bir Rus gencidir. Kolia esrar taşırken yakalanıp orduya asker olarak gönderilince dünyanın daha evvel hiç görmediği bir yanıyla tanışacaktır. Oscar ödüllü direktör Michel Hazanavicius’ın yönettiği sinemanın esas rollerinde Bérénice Bejo, Annette Bening ve Maksim Emelyanov yer alıyor.
4. What Do We See When We Look at the Sky? – Aleksandre Koberidze
Gürcistan’ın Kutaisi kasabasında yolları kesişen Lisa ve Giorgi birbirlerine aşık olur. Lakin bu müsabaka sırasından birbirlerine isimlerini sormazlar. Yollarına devam etmedilk evvel sonraki gün buluşmaya karar verirler. Lisa ve Giorgi bir daha buluşmayı başaracak mı ve şayet buluşabilirlerse kim olduklarını bilecekler midir?
5. Blind Dates – Levan Koguashvili
İzleyiciyle birinci kere Toronto Sinema Festivali’nde buluşan bu sempatik trajikomedi, Tiflis’te yaşayan kırk yaşındaki bir öğretmenin hikayesi. Daha şimdiden başında saç kalmamış ve bu yaşta hâlâ ailesiyle yaşayan Sandro’nun aşk konusunda pek talihi olmadığı ortada. İnternette tanıştığı biriyle yaşadığı felaketin çabucak akabinde Sandro, büsbütün tesadüf yapıtı, kuaför Manana ile tanışır. Manana, kalbini birinci görüşte fethedecektir, lakin evlidir ve kocası Tengo mahpustan yeni çıkmaktadır. senelerca süren onca savaş ve yokluğa karşın, Gürcistan’da bugün bile varlığını sürdüren sıcacık insani ilgilerden yola çıkan Birinci Randevu, tüm insanların samimiyet ve şefkate ne kadar epeyce gereksinim duyduğunu gösteriyor.
6. Keep Smiling – Rusudan Chkonia
Birbirinden farklı lakin birebir düşük iktisat standartlarında yaşayan on orta yaşlı bayan, büyük mükafatı kazanabilmek için sıradışı bir hoşluk yarışına katılırlar. Bu müsabakaya yalnızca üç taniçin fazla çocuğu olan anneler katılabilmektedir ve büyük ödül 25 bin dolar kıymetinde nakit para ve bir apartman dairesidir. Birbirleriyle kıyasıya rekabet içerisinde olan bayanlar içinde vakit içinde büyük uyuşmazlıklar çıkar. Bu süreçte en büyük sorunu yaşayan ise yarışın olaysız geçmesini sağlamakla nazaranvli olan üretimci gruptur.
7. Ashug-Karibi – Sergei Parajanov & Dodo Abashidze
Güçlü bir tüccarın kızına aşık olan gezgin Âşık Garib, tüccar tarafınca reddedilir ve dünyayı 1001 gece mühletince gezmeye zorlanır. Fakat yeteri kadar para topladıktan sora dönüp sevdiğiyle evlenebilecektir. Kız, onu bekleyeceğine kelam verir ve Âşık Garib kuvvetli bir maceraya atılır.
8. Brighton 4th – Levan Koguashvili
Bir vakit içinder güreş şampiyonu olan Kakhi, artık dinlenebileceği yeni bir hayat yaşamak ister. Bu yüzden Gürcistan’dan ayrılıp Brooklyn’in kenar mahallelerine, oğlu Soso’nun yanına giden Kakhi, burada beklenmedik bir durumla karşılaşır. Oğlunun başının kendisi üzere Gürcistan’dan gelen bir çete ile kaygıda olduğunu goren Kakhi, oğluna bir talih vermek için son bir müsabakaya hazırlanır.
9. 13 Tzameti – Géla Babluani
Sebastian ismindeki genç bir adam oburu için olan kimi bildirileri takip etmeye karar verir. Bu seyahatin kendisini nereye taşıyacağından habersizdir. Ayrıyeten bilmediği bir başka husus da Gerard Dorez, bıçak sırtı bir polisin peşinde olduğudur. Sebastian, aslında çatısını onardığı bir meskende oburu için bırakılan zarfı açarak bu maceraya atılmıştır. Varması gereken yere ulaştığında hiç ummadığım tüyler ürpertici bir dünyanın orta yerine düşer.
2005 Venedik Sinema Festivali’nde En Âlâ Birinci Sinema Ödülü’nü alan sinema, ayrıyeten milletlerarası epey sayıda mükafatın de sahibidir.
10. My Happy Family – Nana Ekvtimishvili & Simon Groß
Ataerkil bir toplumda, bayağı bir Gürcü ailesi üç kuşak ile bir çatı altında yaşamaktadır. 52 yaşındaki Manana, anne-babasının konutundan çıkıp yalnız yaşama sonucu aldığında herkes şok olur. Ailesi ve kocası olmadan bilinmeyen bir seyahat başlar… şahsi omurundaki tatminin, üç kuşağın bir ortada bulunmasıyla sağlanıp sağlanmadığı sorusunu ve bir alakanın kimi vakit yeni bir başlangıç yapmaya muhtaçlığı olup olmadığı sorusunu sorar.
11. Corn Island – George Ovashvili
Bir çiftçi ve torunu sakin ve tekdüze bir hayat sürmektedir. Bir tarım dönemi boyunca anlatılan kıssada bu dede ve torunun yaptığı şey, her yıl olduğu üzere toprağı belleyip mısır ekmektir. Gürcistan ile Abhazya içindeki adada çalışan ikili, gün boyunca kıyıdan geçen askerler haricinde kimseyi görmezler. Ziyadesiyle sessiz ve sakin bu ömrü yeni bir gelişme biraz karıştıracaktır: Yaralı askerlerden biri, yetiştirdikleri mısırların ortasına gizlenir ve bu durum bir taraf tutmaları ihtimalini yaratır.
12. And Then We Danced – Levan Akin
And Then We Danced, kendisini keşfetmeye çalışan bir gencin kıssasını mevzu ediyor. Çocukluğundan itibaren dansa ilgisi olan Merab, bir Gürcü topluluğu ile birlikte çalışır. Tutku ile bağlı olduğu dans ile hayatındaki sıkıntılarından uzaklaşmayı planlayan Merab, en uygunu olabilmek için hiç yorulmadan çalışır. Lakin onun ömrü, kümelerine yeni bir dansçının dahil olmasıyla farklı bir hal alır. Kümenin yeni üyesi Irakli’yi başlarda en kuvvetli rakibi olarak nazarann Merab, vakit içinde farklı hislere kapılır. Irakli’ye karşı farklı hisler beslemeye başlayan Merab, bu süreçte kendisini ve vücudunu tanımaya başlar.
13. Gagma Napiri – George Ovashvili
Tebo, 12 yaşındaki küçük bir çocuktur ve Abhazya ile Gürcistan içindeki savaş yüzünden yaşadığı topraklardan ailesiyle birlikte sürülür. Babasını sıhhat meseleleri yüzünden geride bırakan Tebo, annesinin yaşantısından da mutlu değildir. Günün birinde geri dönmek üzere yola çıkar ama bıraktığı topraklar artık epey farklıdır…
14. The Machine Which Makes Everything Disappear – Tinatin Gurchiani
Bir sinemacı 15 ve 23 içinde genç oyuncu adaylarını toplamak için bir ilan verir. Ülkesi Gürcistan’da insanların ergenlikte büyüme süreçlerini kayıt altına almak istemektedir. Bir gayesi da toplumsal ve etnik farklılıkları ortaya koymaktır. bir epeyce kent, köy ve kasaba gezer, ilanına karşılık veren gençleri kendi konutlarında ziyaret eder. Her gencin müracaatta bulunmasının farklı şahsi niçinleri vardır. Kimi kendi öyküsünü anlatmak istemiştir, kimi bu sineması bir sinema yıldızı olmak için baht olarak görür. Hepsinin başka farklı öyküsü Sovyet geçmişinin gölgesinde, savaş, barış, sevgi, zenginlik ve fakirlik üzere kavramların iç içe geçtiği çağdaş bir portresidir. Tinatin Gurchiani’nin direktörlüğünü üstlendiği belgesel tipindeki imal bir hayli şenlikten mükafatlar ve adaylıklarla dönmüş bir sinema.
15. Mandariinid – Zaza Urushadze
Mandalinalar, savaşın ortasında kalan iki yaşlı adamın kıssasını bahis ediyor. Kafkasya’da artık savaş kapıdan içeri girmiştir. Çatışmanın kendileri üzerinde oluşturacak tahribatın farkında olan halk; canlarını güvenlik altında alabilmek için Estonya’ya göç etmeye başlamıştır. Yaşadıkları yeri tek edemeyen iki yaşlı insan; savaşın tam kalbinin attığı yerde kalmış ve yavaş yavaş da maddi badireler yaşamaya başlamışlardır. Bu iki yaşlı adamın, göç edememe niçini de bu maddi sorunlardır. Biri marangozluk yaparak oburu de bahçesindeki mandalinaları toplayarak bu parayı temin edip göç etmeyi planlamaktadır. Ama ne yazık ki her ikisi de bulundukları toprakları terk etmek için geç kalmıştır ve iki yaşlı adam tam savaşın ortasında kalır. Bir Gürcü bir de Çeçen askerini meskenlerine alıp tedavi eden bu beşerler, bu sayede savaşın taraflarında biri olmaksızın ayakta kalmaya çalışırlar.
