Sualp
Global Mod
Global Mod
\Âlem Kadim mi? Felsefi ve Teolojik Bir Tartışma\
Anahtar Kelimeler: \âlem kadim mi, evrenin başlangıcı, yaratılış, İslam filozofları, kelam, felsefe, varlık anlayışı\
\Giriş\
"Âlem kadim mi?" sorusu, hem felsefi hem de teolojik düşüncenin merkezinde yer alan en temel tartışmalardan biridir. Bu soru, evrenin bir başlangıcı olup olmadığı, ezeli mi yoksa sonradan mı yaratıldığı sorularını gündeme getirir. Özellikle İslam düşüncesi içerisinde kelamcılar ve filozoflar arasında ciddi bir ayrım ortaya çıkmıştır. Bu makalede, âlemin kadim olup olmadığı meselesi tarihsel, felsefi ve teolojik boyutlarıyla ele alınacak; ayrıca bu tartışmanın günümüzdeki etkileri ve anlamı değerlendirilecektir.
\Âlem Nedir?\
Âlem, genel anlamıyla var olan her şeydir: gökler, yer, zaman, madde ve tüm evren. Felsefi bağlamda âlem; yaratılmış olan tüm düzeni, doğayı ve varlığı temsil eder. Dolayısıyla "Âlem kadim mi?" sorusu, yalnızca fiziksel evrenin kökenini değil, aynı zamanda zamanın, hareketin ve varlığın kaynağını da sorgular.
\Kadim Nedir?\
"Kadim" kelimesi Arapça kökenli olup, başlangıcı olmayan, ezeli olan anlamına gelir. Tanrı’nın sıfatları arasında yer alan "kıdem" sıfatı, onun varlığının başlangıçsız olduğunu ifade eder. Bu bağlamda “âlem kadim mi?” sorusu, evrenin Tanrı gibi başlangıçsız olup olmadığını veya Tanrı tarafından sonradan mı yaratıldığını sorgular.
\İslam Düşüncesinde Âlemin Kadimliği Tartışması\
İslam düşüncesi içinde bu konuda iki ana yaklaşım vardır:
1. \Kelamcıların Görüşü (Yaratılmışlık - Hâdislik)\
Kelamcılar, özellikle Eş’arî ve Mâtürîdî gelenek, âlemin yaratılmış (hâdis) olduğunu savunur. Onlara göre âlem zaman içinde yaratılmıştır ve bu yaratılışın yaratıcısı Allah’tır.
Kelamcılar, evrenin varoluşunun bir başlangıç noktası olduğunu ve bu başlangıcın Tanrı’nın iradesine dayandığını belirtirler. Âlemin kadim olduğunu kabul etmek, Tanrı ile aynı ezeliliğe sahip başka bir varlığı kabul etmek anlamına gelir ki bu da tevhid inancına aykırıdır.
2. \İslam Filozoflarının Görüşü (Kadimlik - Süreklilik)\
İbn Sînâ ve Farabî gibi İslam filozofları ise âlemin Tanrı’dan zorunlu olarak sudur ettiğini, yani zorunlu bir sonuç olarak meydana geldiğini savunmuşlardır. Onlara göre Tanrı, ezelî ve zorunlu bir varlıktır; bu nedenle ondan sudur eden âlem de ezelidir.
Ancak burada bir ayrım yapılır: Âlemin ezeliliği, Tanrı’nınki gibi zatî değil, bağlı (izâfî) ezeliliktir. Yani Tanrı’dan sürekli olarak var olan bir süreçle meydana gelmiştir. Bu görüşte yaratılış, bir zaman başlangıcı ile değil, varoluşsal bir zorunlulukla izah edilir.
\Âlem Kadim mi? Sorusu Neden Önemlidir?\
Bu sorunun önemi yalnızca evrenin başlangıcıyla ilgili değildir; aynı zamanda Tanrı-âlem ilişkisini, özgürlük kavramını, sebep-sonuç ilişkisini ve hatta ahlaki sorumluluğu da etkiler.
Eğer âlem kadimse, bu Tanrı’nın dışında ezelî bir varlık kabul etmek anlamına gelebilir. Eğer âlem yaratılmışsa, bu durumda Tanrı’nın iradesiyle her şeyin var olduğu kabul edilir. Bu iki pozisyon, farklı teolojik sonuçlara yol açar.
\Benzer Sorular ve Cevapları\
\1. Âlemin kadim olduğunu kabul etmek tevhid inancına zarar verir mi?\
Evet, kelamcı görüşe göre âlemin kadim olduğunu kabul etmek, Allah dışında bir başka ezelî varlık tanımak anlamına geldiği için tevhid inancına zarar verir. Ancak filozoflar bu ezeliliğin Tanrı ile aynı düzeyde olmadığını, Tanrı’ya bağlı bir ezelilik olduğunu savunarak bu çelişkiyi aşmaya çalışır.
\2. Modern bilimsel veriler bu tartışmaya ne diyor?\
Modern kozmoloji, özellikle Big Bang teorisi ile evrenin bir başlangıcı olduğunu savunur. Bu görüş, kelamcıların “evrenin yaratılmışlığı” fikrine yakın durur. Ancak filozoflar, bu tür bilimsel teorilerin metafizik sonuçları doğrudan belirleyemeyeceğini savunur; çünkü Big Bang bir fiziksel başlangıçtır, varlık olarak başlangıcı değil.
\3. Tanrı’nın zaman dışında olduğu kabul edilirse, zamanla yaratılan bir âlem nasıl açıklanabilir?\
Bu soru, özellikle felsefede “Tanrı-zaman ilişkisi” bağlamında çokça tartışılmıştır. Eğer Tanrı zamanın dışında ise, zamanın başlangıcını belirlemesi nasıl mümkün olabilir? Kelamcılar bu konuda Tanrı’nın iradesinin zaman yaratımından önce de mevcut olduğunu, zamanın yaratılmasıyla süreci başlattığını savunur.
\4. Âlemin kadim olduğu kabul edilirse insan iradesi anlamını yitirir mi?\
Bu görüşe göre, eğer her şey zorunlu olarak var olmuşsa, insanın özgür iradesi ve seçimi tartışmalı hale gelir. Bu nedenle kelamcılar, Allah’ın iradesiyle yaratılan bir evrende insanın özgürlük alanı olduğunu savunur. Filozoflar ise zorunlulukla özgürlüğün bir arada var olabileceğini, insanın akıl yoluyla kendi tercihini yapabildiğini öne sürer.
\5. Âlemin kadimliği ile Tanrı’nın yaratıcı olması nasıl bağdaştırılır?\
Filozoflar, Tanrı’nın yaratıcı olmasını sadece “bir anda bir şeyi yoktan var etme” olarak görmezler. Onlara göre yaratmak, varlığın sürekliliğini sağlamak, onu zorunlu bir varlığın sonucu olarak sürekli meydana getirmektir. Bu durumda Tanrı yine yaratıcıdır, fakat yaratılış zamanlı değil, sürekli bir süreçtir.
\Sonuç\
“Âlem kadim mi?” sorusu, felsefenin ve kelamın en temel meselelerinden biri olarak tarih boyunca tartışılmaya devam etmiştir. Bu tartışma, yalnızca evrenin başlangıcıyla ilgili değildir; aynı zamanda Tanrı’nın doğası, insan özgürlüğü, zaman anlayışı ve yaratılış kavramı gibi birçok başka alanla da yakından ilişkilidir.
İslam düşüncesinde kelamcıların hâdislik anlayışıyla, filozofların sudur teorisi arasında süregelen bu tartışma, modern çağda da güncelliğini korumaktadır. Bilimsel gelişmeler, özellikle evrenin başlangıcına dair teoriler, bu felsefi ve teolojik düşünceleri yeniden yorumlamayı zorunlu kılmaktadır. Ancak görünen o ki, "âlem kadim mi?" sorusu, sadece bir bilim ya da felsefe sorusu değil, aynı zamanda insanın kendi varlığını ve yerini anlamaya çalıştığı derin bir arayıştır.
Anahtar Kelimeler: \âlem kadim mi, evrenin başlangıcı, yaratılış, İslam filozofları, kelam, felsefe, varlık anlayışı\
\Giriş\
"Âlem kadim mi?" sorusu, hem felsefi hem de teolojik düşüncenin merkezinde yer alan en temel tartışmalardan biridir. Bu soru, evrenin bir başlangıcı olup olmadığı, ezeli mi yoksa sonradan mı yaratıldığı sorularını gündeme getirir. Özellikle İslam düşüncesi içerisinde kelamcılar ve filozoflar arasında ciddi bir ayrım ortaya çıkmıştır. Bu makalede, âlemin kadim olup olmadığı meselesi tarihsel, felsefi ve teolojik boyutlarıyla ele alınacak; ayrıca bu tartışmanın günümüzdeki etkileri ve anlamı değerlendirilecektir.
\Âlem Nedir?\
Âlem, genel anlamıyla var olan her şeydir: gökler, yer, zaman, madde ve tüm evren. Felsefi bağlamda âlem; yaratılmış olan tüm düzeni, doğayı ve varlığı temsil eder. Dolayısıyla "Âlem kadim mi?" sorusu, yalnızca fiziksel evrenin kökenini değil, aynı zamanda zamanın, hareketin ve varlığın kaynağını da sorgular.
\Kadim Nedir?\
"Kadim" kelimesi Arapça kökenli olup, başlangıcı olmayan, ezeli olan anlamına gelir. Tanrı’nın sıfatları arasında yer alan "kıdem" sıfatı, onun varlığının başlangıçsız olduğunu ifade eder. Bu bağlamda “âlem kadim mi?” sorusu, evrenin Tanrı gibi başlangıçsız olup olmadığını veya Tanrı tarafından sonradan mı yaratıldığını sorgular.
\İslam Düşüncesinde Âlemin Kadimliği Tartışması\
İslam düşüncesi içinde bu konuda iki ana yaklaşım vardır:
1. \Kelamcıların Görüşü (Yaratılmışlık - Hâdislik)\
Kelamcılar, özellikle Eş’arî ve Mâtürîdî gelenek, âlemin yaratılmış (hâdis) olduğunu savunur. Onlara göre âlem zaman içinde yaratılmıştır ve bu yaratılışın yaratıcısı Allah’tır.
Kelamcılar, evrenin varoluşunun bir başlangıç noktası olduğunu ve bu başlangıcın Tanrı’nın iradesine dayandığını belirtirler. Âlemin kadim olduğunu kabul etmek, Tanrı ile aynı ezeliliğe sahip başka bir varlığı kabul etmek anlamına gelir ki bu da tevhid inancına aykırıdır.
2. \İslam Filozoflarının Görüşü (Kadimlik - Süreklilik)\
İbn Sînâ ve Farabî gibi İslam filozofları ise âlemin Tanrı’dan zorunlu olarak sudur ettiğini, yani zorunlu bir sonuç olarak meydana geldiğini savunmuşlardır. Onlara göre Tanrı, ezelî ve zorunlu bir varlıktır; bu nedenle ondan sudur eden âlem de ezelidir.
Ancak burada bir ayrım yapılır: Âlemin ezeliliği, Tanrı’nınki gibi zatî değil, bağlı (izâfî) ezeliliktir. Yani Tanrı’dan sürekli olarak var olan bir süreçle meydana gelmiştir. Bu görüşte yaratılış, bir zaman başlangıcı ile değil, varoluşsal bir zorunlulukla izah edilir.
\Âlem Kadim mi? Sorusu Neden Önemlidir?\
Bu sorunun önemi yalnızca evrenin başlangıcıyla ilgili değildir; aynı zamanda Tanrı-âlem ilişkisini, özgürlük kavramını, sebep-sonuç ilişkisini ve hatta ahlaki sorumluluğu da etkiler.
Eğer âlem kadimse, bu Tanrı’nın dışında ezelî bir varlık kabul etmek anlamına gelebilir. Eğer âlem yaratılmışsa, bu durumda Tanrı’nın iradesiyle her şeyin var olduğu kabul edilir. Bu iki pozisyon, farklı teolojik sonuçlara yol açar.
\Benzer Sorular ve Cevapları\
\1. Âlemin kadim olduğunu kabul etmek tevhid inancına zarar verir mi?\
Evet, kelamcı görüşe göre âlemin kadim olduğunu kabul etmek, Allah dışında bir başka ezelî varlık tanımak anlamına geldiği için tevhid inancına zarar verir. Ancak filozoflar bu ezeliliğin Tanrı ile aynı düzeyde olmadığını, Tanrı’ya bağlı bir ezelilik olduğunu savunarak bu çelişkiyi aşmaya çalışır.
\2. Modern bilimsel veriler bu tartışmaya ne diyor?\
Modern kozmoloji, özellikle Big Bang teorisi ile evrenin bir başlangıcı olduğunu savunur. Bu görüş, kelamcıların “evrenin yaratılmışlığı” fikrine yakın durur. Ancak filozoflar, bu tür bilimsel teorilerin metafizik sonuçları doğrudan belirleyemeyeceğini savunur; çünkü Big Bang bir fiziksel başlangıçtır, varlık olarak başlangıcı değil.
\3. Tanrı’nın zaman dışında olduğu kabul edilirse, zamanla yaratılan bir âlem nasıl açıklanabilir?\
Bu soru, özellikle felsefede “Tanrı-zaman ilişkisi” bağlamında çokça tartışılmıştır. Eğer Tanrı zamanın dışında ise, zamanın başlangıcını belirlemesi nasıl mümkün olabilir? Kelamcılar bu konuda Tanrı’nın iradesinin zaman yaratımından önce de mevcut olduğunu, zamanın yaratılmasıyla süreci başlattığını savunur.
\4. Âlemin kadim olduğu kabul edilirse insan iradesi anlamını yitirir mi?\
Bu görüşe göre, eğer her şey zorunlu olarak var olmuşsa, insanın özgür iradesi ve seçimi tartışmalı hale gelir. Bu nedenle kelamcılar, Allah’ın iradesiyle yaratılan bir evrende insanın özgürlük alanı olduğunu savunur. Filozoflar ise zorunlulukla özgürlüğün bir arada var olabileceğini, insanın akıl yoluyla kendi tercihini yapabildiğini öne sürer.
\5. Âlemin kadimliği ile Tanrı’nın yaratıcı olması nasıl bağdaştırılır?\
Filozoflar, Tanrı’nın yaratıcı olmasını sadece “bir anda bir şeyi yoktan var etme” olarak görmezler. Onlara göre yaratmak, varlığın sürekliliğini sağlamak, onu zorunlu bir varlığın sonucu olarak sürekli meydana getirmektir. Bu durumda Tanrı yine yaratıcıdır, fakat yaratılış zamanlı değil, sürekli bir süreçtir.
\Sonuç\
“Âlem kadim mi?” sorusu, felsefenin ve kelamın en temel meselelerinden biri olarak tarih boyunca tartışılmaya devam etmiştir. Bu tartışma, yalnızca evrenin başlangıcıyla ilgili değildir; aynı zamanda Tanrı’nın doğası, insan özgürlüğü, zaman anlayışı ve yaratılış kavramı gibi birçok başka alanla da yakından ilişkilidir.
İslam düşüncesinde kelamcıların hâdislik anlayışıyla, filozofların sudur teorisi arasında süregelen bu tartışma, modern çağda da güncelliğini korumaktadır. Bilimsel gelişmeler, özellikle evrenin başlangıcına dair teoriler, bu felsefi ve teolojik düşünceleri yeniden yorumlamayı zorunlu kılmaktadır. Ancak görünen o ki, "âlem kadim mi?" sorusu, sadece bir bilim ya da felsefe sorusu değil, aynı zamanda insanın kendi varlığını ve yerini anlamaya çalıştığı derin bir arayıştır.